En çarpıcı istatistiklerden biri Sabah gazetesinin internet sitesinde yer alan Türkiye Facebook'ta Kaçıncı Sırada haberindeydi. Söz konusu haberde yer alan verilere göre Türkiye internet kullanımında dünyada 12. sırada olmasına rağmen facebook kullanımında 2. sırada olduğu belirtilmiş. Şu aradaki uçuruma bakın. Haber çok güncel olmasa da çok fazla bir değişiklik olduğunu da düşünmüyorum, sıralamalar aşağı yukarı aynıdır. Bu sıralamalara göre ülkemizde internet kullanım oranı az, ancak internet kullananlar arasında facebook kullananların oranı çok çok fazla yorumunu yapabiliriz. Yoksa nasıl internet kullanımında dünya sıralamasında 12. olurken, facebook kullanımında 2. sırada olmamızı açıklayabiliriz ki.
Teknoloca sitesindeki bir haberde de benzer bir istatistik yer almaktadır. Habere göre İstanbul facebook kullanımında şehirler sıralamasında dünyada 2. sıradaymış. Ülkemizin de aynı sırada olduğunu düşündüğümüzde pek de şaşırtıcı değil aslında. Asıl şaşırtıcı olan şey şu ki, dünyada İstanbul'dan daha kalabalık ve internet kullanım oranı daha yüksek olan şehirler dururken neden İstanbul facebook kullanımında 2. sırada ? Ve neden 1. sırada başka bir müslüman ülkenin başkenti Cakarta bulunuyor ? Dünyanın en kalabalık şehri ve belki de en teknolojik şehri Tokyo neden ilk 5'te bile değil ?
Çünkü, bizler facebook kullanıcıları değil birer facebook bağımlılarıyız. Facebook'un ülkemizdeki popüler olmasının en önemli sebebi vatandaşlarımızın kendi içlerinde duyduğu yanlızlığı bir şekilde giderme ihtiyacıdır. Bilinçaltında yanlız olmadığının tatminini sağladığı için facebook bizim insanımıza cazip gelmektedir. Bu ihtiyacı gideren herhangi bir araç da bu şekilde popüler olabilirdi, ancak ilk olarak facebook bu imkanı sağladığı için milyonlarca vatandaşımız facebook'u iç dünyalarında bir kurtarıcı olarak gördüler ve ona sarıldılar. İşin bütün özü budur.
Özgüveni zayıf olan gençliğimiz, facebook'taki arkadaş sayısıyla, yaptığı paylaşımlara gelen yorum ve aldığı beğenilerle karakterini tatmin etmeyi tercih etti. Sözde sosyal ağ olarak tanımlanan facebook insanlarımızı daha da asosyalleştirerek onları saatlerce bilgisayar başında facebook'ta vakit geçirmeye mahkum etti. Bu durum kimileri tarafından erkenden farkedildi ve onlar bir an evvel sanal dünyadan çıkıp, gerçek hayatı yaşamaya devam ettiler. Öte yandan Facebook kimilerini ise kendine öyle bağımlı hale getirdi ki ruh hastası bir nesil yetişti. Facebook gençlerimiz üzerinde sigara, uyuşturucu maddeler gibi bir bağımlılık yarattı ve ne dünyadan ne de kendinden haberi olmayan zavallı bir topluluk meydana geldi.
Hergün gazetelerde, internet sitelerinde facebook ile ilgili yeni bir kavga, tecavüz, cinayet haberi yer alıyor. Hepimiz okuyoruz bunları. Facebook'un insanlarımızı nasıl bunalttığını ve onları nerelere sürüklediğine şahit oluyoruz. Bu haberler Facebook'un özgüven ve karakter eksikliği yaşayan insanlar üzerinde nasıl etkiler yarattığını gözler önüne seriyor.
Muhtemelen bu yazıyı okuyanların büyük bir çoğunluğu da benim gibi bir facebook üyesidir. Benim amacım burada facebook'u kötülemek, facebook'un ülkemiz üzerinde birtakım kötü emellerinin olduğunu iddia etmek falan değil. Böyle iddialarım da yok zaten. Facebook teknolojinin nimetlerinden biridir bence, günümüzün en kolay kitle iletişim araçlarından biri haline gelmiştir. Fakat, doğru kullanmasını bilmedikten sonra en doğru araç bile zararlıdır. Demek istediğim o ki, facebook'a hakettiğinden fazla önem arzedip, bütün hayatını facebook'ta yaşamadıktan sonra bu ağ doğru kullanıldığı müddetçe çok güzel bir iletişim ve eğlence aracı olabilir bizler için. Tabii kullanmasını bilene...

Çünkü insanlar hayatlarını herkese sunmaya çok meyilli . Özel hayat denen bir şey kalmadı . birçok kötü olaylara da sebebiyet verdi. Bilinçsizce kullanıldığı için bu haldeyiz..
YanıtlaSil